Bürokrasi ve Siyaset

Fatih Dönmez

Bürokrasinin günden güne yaşamın her alanında daha fazla yer kaplaması, beraberinde devletin eli olarak nitelendirebileceğimiz bürokrasinin de etki alanının artırması demek. Günümüzde devlet, nüfuz ve sayı bakımından ülke içinde kimsenin kendisiyle yarışamayacağı bir işveren olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan devletin kimleri, nasıl göreve getirdiği ve çalıştırdığı üzerinde düşünülmesi gereken bir sorun hâlini alıyor. Bu yazıda genel olarak demokratik bir seçimle göreve gelen siyasal iktidarın aldığı kararların uygulayıcısı olacak olan kadroları nasıl oluşturması gerektiğini ve tarafı olduğu fikriyatın bu kadrolar üzerindeki etkisinin sınırlarını irdelemeye çalışacağım.

Başlarken iktidardan kastımın seçmenlerin oylarının çoğunu almış olan siyasetçiler ve tabii ki parti olduğunu belirteyim. Bu parti ve siyasetçiler elbette oy çoğunluğunu sağlayabilmek adına seçmenlere kendi düşüncelerini, programlarını anlatmış ve onlara birtakım vaatlerde bulunmuş olacaklardır. Bunun sonucunda ise politikalarını, verdikleri sözleri tutmak yükümlülüğü altında belirlerler. Bu politikaların uygulanmasındaki en önemli sorumluluk sahibi olan ve alanında uzman kişilerden oluştuğu varsayılan bürokrasiden de çizilen yolun sınırlarına uygun şekilde yürümesi talebi olağan karşılanacaktır. Fakat bu noktada bir sorunun sorulması gerekir: Genelde tarafsız kalması beklenen bürokrasi tamamen verilen kararlara uymalı mıdır, yoksa kararların veriliş sürecinden başlayarak devlet ve toplum menfaatlerini gözettiği ölçüde uygulanmasında da aktif bir görev almalı mıdır? Aslında bu soru da beraberinde menfaatlerin nasıl belirleneceği veya tarafsızlığın ölçütü nedir gibi soruları beraberinde getirecektir.

Soruna iktidar açısından baktığımızda özellikle yönetici düzeyindeki memur kadrolarının kendi fikirlerine samimi ve politikalarını benimsemiş kişilerden oluşturması gerekliliğini görüyoruz. Bunun nedeni iktidar açısından alınan kararların güven içinde hızlıca uygulanması zorunluluğudur. Seçilmiş iktidar, bir sonraki seçime kadar olan sınırlı sürede kendini kanıtlamalıdır ki seçmenlerinin karşısına bir sonraki seçimde rahatça çıkabilsin. Ancak bu durum da beraberinde sadece çoğunluğun yararının düşünüldüğü ve kendi içinde bir kontrol mekanizmasının olmadığı süreci getirecektir. Şöyle ki, her ne kadar alanlarında uzman olsalar da iktidarın tarafında olan bürokratlar verilen kararları çok da farklı olmayan bir bakış açısıyla genel olarak teknik bir açıdan sorgulayacak ve buna göre hareket edecektir. Oysa verilen kararlar kısa dönemde iktidar açısından yararlı gözükse de uzun bir zaman diliminde zararlı sonuçlar doğurabilir. İktidarın, bürokrasiyi apolitik bir şekilde tasarlaması ise uygulama açısından yavaşlık ve çekingenlik doğurabilir. Bu iki durumu somutlaştırmaya çalışalım. Önce iktidarın fikirlerine sahip olmayan bir memuru düşünelim. Bu memur iktidarın verdiği kararları kurallar çerçevesinde uygulayacak fakat göreve gelişi bu iktidar sayesinde olmadığı için özellikle katılmadığı bir konuda yeterli özveriyi göstermeyecektir. Bürokrasinin fikrinin alındığı kararlar verilirken de uzun süren tartışmalara kapı açılacaktır. İktidarın fikirlerine samimi bir memur düşündüğümüzde ise politikaların uygulanmasında kendisini önemli bir görevli sayarak hareket edecek ve kendini iktidara borçlu hissettiğinden özverili de olacaktır. Fakat bu kararları partinin geleceği açısından değerlendirmekten de geri durmayacaktır. Bir başka ifadeyle düşünülen gelecek toplumunkinden çok iktidarın ve haliyle kendisini geleceği olacaktır.

Bu soruna bir çözüm düşünmeden önce yargının etkin bir güç olarak durduğunu ve bürokrasinin de iktidarın da belirlenen kurallara uygun hareket ettiğini varsaydığımı belirteyim. Aksi bir durumda sorun idare-siyaset ayrımı değil daha öncelikli bir sorun olan hukukun üstünlüğü sorunu olacaktır. Bu bahisten sonra çözüm önerisi olarak ne tarafsız ne politik olan karma bir sistem önerisi getirebilirim.

• Öncelikle üst düzey kadrolara getirilecek olan bürokratların kurum içinden veya o alanda çalışmış, tecrübeli kişilerden olması esas olmalıdır. Bu hususun önemi öncelikle liyakatin ve tecrübenin getireceği faydadan ikinci olarak ise yıllarını o alana vakfetmiş memurların çabalarının takdir edildiğinin bir göstergesi olması bakımından önemlidir. Böylece memur, ister iktidarın görüşünden olsun ister olmasın göreve başladığı andan itibaren kendisi için yükselme şansı olduğunu bilecektir. Bu durum iktidar için partilileri ödüllendirmede daha az şansa sahip olmak gibi bir dezavantaj getiriyor gibi görünse de çoğunluğun desteğini almış bir iktidarın memurlar arasında da partililer bulması hiç zor olmayacaktır.

• Değişime açık ve değişime kapalı kadroların yaratılması gereklidir. Değişime açıktan kastımız iktidarın ilk önerimize uygun şekilde özgürce atama yapabileceği kadrolardır. Bu kadroların sayısı oldukça sınırlı ve mahiyetleri net bir şekilde belirli olmalıdır. Fakat bir yandan da bu kadrolar karar alım süreçlerinde etkili ve denetim yapabilecek kadrolar olmalıdır ki yukarıda bahsettiğimiz endişeler duyulmasın. Değişime kapalı kadrolardan kastımız ise çalışma ve tecrübesiyle hak ettiği mevkie gelmiş bulunan ve iktidarın fikrine sahip olmayan memurlar için önem taşımaktadır. Bu kadroların bir kontrol mekanizması olabilmesini sağlamak adına yönetim kuruluna benzer yapıda organlar oluşturulabilir.

• Bürokraside kadrolar oluşturulurken yazılı sınav gibi nesnel ölçütlerin önemi artırılmalıdır. Aslında bu kısmın büyük bir sorun olacağını düşünmüyorum. Asıl sorun memurlar arasında oluşacak hiyerarşide önemli mevkilere seçilecek kişilerin nasıl belirleneceğidir. Bu hususta nesnel ölçütler belirlemek bir yerden sonra imkânsız bir durum alacaktır. Bu nedenle ne kadar soyut kalsa da iktidar var olan kurallara riayet ederek, bilgi ve tecrübenin farkında olarak ve en önemlisi iktidarın bir gün değişebileceğinin bilincinde olarak hareket etmelidir. Burada özellikle son hususun önemine dikkat çekmek istiyorum. Bürokrasiyi partilileri için ödül diğerleri için ise bir ceza olarak gören bir iktidardan sonra haliyle o iktidara karşı olarak gelen yeni iktidarın bir vaadi de kendi partililerini ödüllendirmek olacaktır. İktidar böyle bir rövanşı engellemek adına kendi iktidarı döneminde bunun farkında olmalıdır. Böylece hem toplumun daha iyi hizmet almasını sağlamış hem de kendi partililerinin olası bir iktidar değişiminde yaşayacağı cezalandırmayı önlemiş olur.

Yazımda genel olarak bürokrasinin tarafsız kalamayacağı görüşünden hareket ettim. Ayrıca ideal olanı bulmaktansa -ki bu genelde ütopik bir hal alır- insan doğası ve siyasal iktidarın gelecek kaygısını düşünerek orta bir yol bulmaya çalıştım. Konu hakkında bir tartışma oluşturabilmek ve yanlış düşüncelerimi fark edebilmek adına görüşlerinizi belirtmenizi rica ediyorum.