Hansız Ülke, Mahzun Kazan

Hilal Süyümbike Maraş

“1551 senesi alçaklık aptallığı yendi. Beni benden olanlar mahvetti.”

Süyüm Bike, 1554, Kasım Şehri

İdil Bulgar Hanlığı… Yıl 922. Almus Han’ın İslamiyet’i kabul etmesiyle “ilk Müslüman Türk Devleti” olma hakkını kazandı bu topraklar. Hunlar, Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Bulgarlar ve daha nice Türk kavimleri, ilk asırlardan itibaren bu toprakları yurt edindi. 13. asırdaysa Moğol istilasıyla karşı karşıya gelen İdil Bulgar Hanlığı, Altınorda olarak yeniden doğdu. Hem Türk nüfusunun çokluğu hem Türk kültürü ve tarihinin köklü oluşu, Türk hâkimiyetini kuvvetlendirdi ve hanlıklar dönemini başlattı. Kazan, Astarhan, Kasım ve Nogay Hanlıklarının içinde Kazan Hanlığı, Moskova Knezliği’ne karşı bir kale konumunda, eski Altınorda topraklarının can damarıydı. Yıllar geçtikçe birliklerini kaybetmiş Türk Hanlıkları arasındaki siyasi çekişmeler arttı, çöküşlerini hazırladı. Çünkü gerçekten de “Ayrılanı ayı, bölüneni börü yerdi”. Moskova Knezliği de casusları ve sinsi politikalarıyla bu çöküşü hızlandırmış, daha dün Altınorda hanlarının bahşettiği “tac”a (Monomah şapkası) muhtaçken, şimdi “han” tayin eder olmuştu. Kazan’ın başındaki Can Ali Han da Rus oyuncaklarından sadece birisiydi. Casuslar, köleler, hainler çoğalsa da bu topraklar için canını verecek kahramanlar henüz tükenmemişti.

Kazan Hanı olarak Can Ali’nin başa geçmesi, Nogay Hanı Yusuf Mirza başta olmak üzere tüm vatanseverlerin endişelerini arttırmış, çareler aranmaya başlanmıştı. Türk töresinde, devlet yönetiminde han kadar bikenin de söz sahibi olması, akıllara tek bir çareyi ve hatta tek bir kişiyi getiriyordu.

Yıl 1532… Yusuf Mirza’nın kızı Süyüm Bike henüz 18’ine basmıştı. Güzelliği, cesareti, zekâsı, at binme ve kılıç kuşanmadaki hüneriyle komşu hanlıklara ün salmıştı. Bike’nin şöhretini duyan Kazan Hanlığı, Süyüm Bike’yi gelin olarak istedi. “Han” ismini taşıyan fakat anlamını bilmeyen bu adama haddini bildirmek, ceddini öğretmek ve hanlığı Rusları dışarıda tutarak idare etmek görevi verilmişti Süyüm Bike’ye. Rus kölesinin yönettiği Kazan halkının çığlıklarına birileri yetişmeliydi.

Süyüm, Tatar Türkçesinde sevgi, hoş, muhabbet anlamına gelirdi. Bike, isminin hakkını vermiş, Kazan yurduna ayak basar basmaz kendini tüm Kazan’a sevdirmişti. Süyüm Bike’nin herkesin derdiyle yakından ilgilenmesi, cömertliği ve merhameti kısa sürede halk arasında yayıldı. Halkın da Can Ali’yi sevmemesi, Bike’yle ortak özellikleriydi. Mal mülk sevgisiyle kör olmuş, kalbini vatan millet aşkından başka her şeyle doldurmuş bu adamı sevmek, zaten mümkün değildi. Birkaç yılın ardından, Rus tahtına küçük yaşta birinin çıkmasını fırsat bilen Kazan, bir isyanla Can Ali’yi tahttan indirdi ve Can Ali Han, meclis kararıyla öldürüldü.

Can Ali Han’ın ardından Sefa Giray Han tahta çıktı. Kırım’dan gelen bu kudretli hükümdar, daha önce de Kazan’da hanlık tacını takmıştı. 13 yaşında iken Kazan’ı istilâdan kurtaran bu kahramanı, Kazanlılar ve Süyüm Bike memnuniyetle karşıladı. Sefa Giray Han, Bike’nin gideceğini düşünerek üzülen Kazan halkını, onunla evlenerek bir kez daha mutlu etti. Sefa Giray Han ve Süyüm Bike zamanında Kazan, bolluk ve refah günlerini yaşadı. Moskova’nın unuttuğu Türk hâkimiyeti, arada yapılan akınlarla hatırlatıldı. Siyasi çekişmeler azaldı, casusların rahatça at koşturacağı meydan kalmadı.

Yıl 1549… Sefa Giray Han hiç beklenmeyen bir zamanda hayatını kaybetti. Son sözleri Kazan’ı ve oğlu Ötemiş Giray’ı Süyüm Bike’ye emanet etmek oldu. Han’ın zamansız ölümü Kazan halkını ve Süyüm Bike’yi hüzne boğdu. Sefa Giray Han’ın vasiyetine uyularak, tahta Süyüm Bike geçti ve Kazan’ın idaresini tek başına üstlendi. Kazan, bu sıralar en zor ve “son” günlerini yaşıyordu. Eski Altınorda topraklarının kalesine, Kazan’a “Korkunç” lakabıyla anılan IV. İvan gözünü dikmişti. Çocukluğu üstünden atan genç hükümdar, gücünü ispatlamak için Kazan’ı almaya kararlıydı. Ona göre başında bir “Bike” bulunan Kazan Hanlığı’nın savunması zayıf olacaktı.

IV. İvan, Kazan önlerine iki kez geldi. İkisinde de Süyüm Bike’nin komutasındaki ordunun kahramanca savunmasıyla karşılaştı. Rus ordusu iki kere püskürtüldü. Rus Knezi, başında Süyüm Bike varken Kazan’ı alamayacağını anladığında başka planların peşine düştü. İçten içe kaynayan Kazan, Rus casuslarıyla, en çok da kendi içerisinden kimselerin ihanetleri ve aptallıklarıyla Rus oyunlarına teslim oldu. Esaretin rezilliği unutuldu, müreffeh yaşam hayalinin gafletine düşüldü. Savaştan bıkan mirzaların elinden pusatları düştü, milletini satanlar çoğaldı. Hırs ve iktidar kavgalarının vatan sevdasına perde indirdiği Kazan Meclisi’nde, artık kulaklar sağır, gözler kör oldu. Korkunç İvan’ın “Süyüm Bike ve oğlu Ötemiş Giray’ın Moskova’ya teslim edilmesi halinde Kazan’ın serbest bırakılacağı” yönündeki antlaşma, Kazan Meclisi tarafından kabul edildi.

Kazan’ı, ecdadından miras bu toprakları kurtarmak uğruna hayatını veren, hiçbir mücadeleden çekinmeyen bu kahraman Türk bikesi özgürlüğünü de feda etmeye hazırdı. Hayatı boyunca ne taht ne tac, ne mal ne mülk zerre kadar umurunda olmadı. Vatanının saadeti ve huzuru için elinden gelen her şeyi yaptı. Kudret ve asaletin tahtta değil yürekte olduğunu bilen Süyüm Bike, oğlu Ötemiş Giray’ı da yanına alarak esirliğe razı oldu.

Süyüm Bike’nin de dediği gibi “Körü körüne itimâdın en büyük budalalık, itimâda ihanetin ise en büyük alçaklık” olduğu bu topraklara artık veda vakti gelmişti. Kazan’dan ayrılmadan önce sevgili eşi Sefa Giray Han’ın mezarının başında ağladı, bağırdı ama sesini onu götürmeye gelen Rus elçisi Siribriyani’den başkası duymadı. Onun bu halini gören Siribriyani dahi bu görevi aldığına pişman oldu, onunla birlikte ağladı. Bike’nin bu haykırışları tarihin sayfalarına yazıldı:

“Süyüm Bike adım, Nogay aslım, nerede benim genç devletim?
Gönlüm yüce, gözüm yaşlı, kendim esir, oğlum yetim.

…Kazan’ım yok, gönlüm dolu, unutmadan hiç hasretin…”

Yaptırdığı han mescidinin minaresinden ise şöyle seslendi Kazan halkına Süyüm Bike:

Dertli Kazan, kanlı şehir! Mahzun ve mukadder ülke… Başından tacın düştü, hansız kaldın. Efendilikten indin, köle oldun. Artık şöhretin bitti, şanın kalmadı. Artık sana padişahların ziyafetlerini, hanların düğün ve bayramlarını seyretmek nerede? Nehirlerinde su yerine bal akıttın. Artık bal yerine gözyaşları akıyor. Ulu ve bedbaht ülke, mukaddes şehir! Seni büyüklerinin hırs ve menfaat severlikleri ve bu yüzden çıkan parti kavgaları mahvetti. Saltanat elinden gitti…”

Süyüm Bike’nin gidişini acı ve çaresizlik içinde izleyenler arasında Kazan’ın son han mescidinin imamı Seyyid Kul Şerif de vardı. Bike’nin en güvendiği adamlarındandı. Meclis’in yaptığı büyük hatanın, tüm Kazan halkına, hatta tüm eski Altınorda topraklarına mâl olacağını hissediyordu. Süyüm Bike’nin yaşlı gözleri, kendisine veda etmeye gelen perişan kalabalığın arasından Kul Şerif’i seçmişti. Aralarındaki tek bir bakış, her şeyi anlattı. Kazan, Kul Şerif’e emanetti ve Seyyid Kul Şerif, kanının son damlasına kadar bu yolda savaşacaktı.

1552 senesinin Mayıs ayı… Rus Knezi, Kazan’a taarruz için yola çıktı. Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti, Rus ordusunu durdurmak için yardım gönderse de, bu destekler sonuç vermedi. Ruslar, Sviyazk adasını ele geçirmiş, IV. İvan da burayı Kazan’ı ele geçirmek için bir kale şehir olarak kullanmaya başlamıştı. Sviyazk sayesinde Kazan muhasarası çok uzun sürdü. Ekim ayında Rus ordusu savunmayı kırdı ve kaleye girdi. Kul Şerif’in liderliğinde Kazan Türkleri, sokaklarda Rus askerleriyle kahramanca dövüştü, vatanlarını düşmana bırakmamak için savaştı. En şiddetli çatışmalar Kul Şerif Camii’nin yakınlarında oldu. Kul Şerif, etrafında tüm öğrencileri, müderrisleri, imamlarıyla Bike’ye söz verdiği gibi kanının son damlasına kadar savaştı. Kazan savunmasının lideri, Seyyid Kul Şerif şehit düşmüştü. Çarpışmalar, han mescidinin avlusuna kadar sürdü. Kazan halkı, son ana kadar pes etmedi ve birçoğu şehit oldu. Kalenin içi zapt edildikten sonra IV. İvan, şehrin yağması için emir verdi. Kazan’ın tüm erkekleri kılıçtan geçirildi. Kadınlar ve çocuklar korkunç katliamlara uğradı. Medreseler, kütüphaneler, mescitler, sanat eserleri yakıldı. Koskoca bir medeniyet, bir gecede yok edildi. Tarih, Kazan Hanlığı’nın yıkılışını en vahşi yapraklarına, acımasızca kazıdı. Kazan’dan bize kalan tek hatıra ise Süyüm Bike’nin veda konuşmasını yaptığı han mescidinin minaresi, şimdiki adıyla “Süyümbike Minaresi” oldu. Çünkü Korkunç İvan bir tek oranın yıkılmasına müsaade etmemişti.

1551’de Kazan’dan ayrılan Süyüm Bike’yi, Moskova’ya gelince oğlundan ayırdılar. Geri kalan kısacık ömrünü vatanından ve evladından ayrı geçiren Süyüm Bike, Kazan’ın Rus hâkimiyetine girdiği haberini alınca kendini kaybetti. Birkaç yıl sonra da, her şeye rağmen Kazan’ı kurtaramamış olmanın acısına dayanamayıp vefat etti. Oğlu Ötemiş Giray ise küçük yaşında zorla Hıristiyan yaptırıldı, fakat o da çok yıl geçmeden hayata veda etti. Süyüm Bike’nin son sözleri, esir tutulduğu odada bir kâğıda yazılı olarak bulunmuştur:

“Vatan sevgisini vatan kaybedenler bilir, gönül meselesini ansızın ayrılanların bildiği gibi…”
“Her şeye sahip oldum hepsini de kaybettim. Her türlü acıyı çektim; acıların en büyüğü vatan acısı imiş…”
“Bir devleti yıkmak için silahların en tesirlisi casusların dili”
“Körü körüne itimat en büyük budalalık, itimâda ihanet ise en büyük alçaklık.”
“1551 senesi alçaklık aptallığı yendi. Beni benden olanlar mahvetti”

Yüzyıllar öncesinden kalan bu hüzünlü satırlar, Bike’lerini düşmana satmanın, birlik ve beraberliği unutup hırs ve siyaset kavgalarına düşmenin ve düşman sözüne güvenmenin acısındandır. Her birimize ders olsun. Süyüm Bike’ye, Seyyid Kul Şerif’e ve tüm Kazan şehitlerine yüzyıllar sonrasından selam olsun…